"Sevgili kızım biriciğim;
Uzun bir su¨redir sana mektup yazamadım. Nedenleri vardı. Aramızdaki kopukluk duygusal değil bir iletişim kopukluğuydu. Senin için canımı bile verebileceğimden kuşkun olmasın. Özlemin taş gibi göğsu¨mde duruyor. Du¨şlerime giriyorsun. Sokakta bir kız çocuğunun "baba" diye bağırması yu¨reğimi kanatıyor. Kaç zamandır bana baba demene hasretim. Bu yazı seninle birlikte geçirmeyi ne kadar isterdim bilemezsin. Ama olmadı olamadı."
Edebiyatımızın "acıya kiracı" şairi Metin Altıok'un kızı Zeynep'ten çok uzaktayken ona yazdığı mektuplar sadece sevginin ve dindiremediği bir özlemin değil; onun şiirinin de aracısı. Altıok'un mektupları kâh Bingöl'den gönderiliyor kâh İzmir'den "sevgili meleğine biriciğine." Felsefe öğretmeni olarak atandığı Bingöl'den haberler verirken iç du¨nyasının iniş çıkışlarını sarsıntılarını sitemlerini yine de en çok özlemini yazıyor Altıok. İçtenlikle yazıyor ruhunu açıyor onca uzaklıktan kızına ulaşmaya çalışıyor. Bu mektuplarda bir babanın duyguları özlemleri olduğu kadar öldu¨ru¨len Cavit Orhan Tu¨tengil'e ne oldu sorusu da kendi yaptığı Kibele heykelciklerinin gözaltına alınışları veya Bingöl'u¨n yoksulluğu da var. Kısacası yalnız kalmış bir şairin du¨nyası. Şair Metin Altıok'un yanında baba Metin Altıok'u da tanımak isteyenler için bu mektuplar eşsiz birer ipucu...