Ne kadar bir süre bilinçsiz kaldığımı hatırlamıyorum. Bir saat mi yoksa birkaç gün mü?
Kendime geldiğimde tecavüz yorgunu tenim kanla kaplıydı. Öylesine perişandım ki kim olduğumu ve nereden geldiğimi hatta bir ailemin olup olmadığını bile anımsamıyordum. Hepsinden önemlisi şu yattığım halde mi doğmuştum? Zihnimde hiçbir cevap yoktu.
Aşinası olmadığım bu odaya sunağı olmayan şömineye ve yanı başımdaki adamın çıplak bedenine baktıkça ağlıyordum. Gözyaşlarım boynumdan süzülüp tenime yayılırken çoktan kurumuş olan kanları yeni baştan renklendiriyordu.
Şimdi bile o rutubeti damağımdaki acı tadı ve kesif kan kokusunu hatırlayabiliyorum. Bu ölümün kokusuydu.
Oysa ben ölmek istemiyordum. Yaşamalıydım. "Yaşayacağım" dedim ve kendime söz verdim...
"Dil bir fablın ayıklanmış basitliğine sahip; etkisi ise Haruki Murakami romanı gibi."
Times
"Zarifçe yazılmış ve girift bir hâlde kurgulanmış..."
Independent