Yeryüzünün karasını tenine çalıyor gökyüzü. Sonra bir şimşek çakıyor. Ardından bir şimşek daha. Yağmur damlaları toprağı ateşle sınamaya başladığında Kefalonya intikamın soğuk nefesiyle yıkanıyor.
Yüreğinin dört bir tarafı sularla çevrili bir kadının çarpıcı hayat hikayesi. Yeniden doğuşu kendi varoluşunun nedenselliklerini ararken aşka tutunuşu sıra dışı bir dille anlatılıyor romanda.
7 Erkek 1 Tanrı ve 1 Kadın'ın yolları Kefalonya adasında kesişiyor. Ölümler biriktiren güçlü bir kadının aşka dokunuşundaki izler; ayrılık kumaşıyla örülüp yeni bir doğumu muştuluyor.
Serap Balkan sözcükleri birer ok gibi kullanıp okurun en yumuşak yerine ustalıkla saplıyor ve yaşamdan devşirdiği tecrübeleri Tanrı'nın Gözleri'nden damıtarak ruhumuza akıtıyor.
İlk romanı olmasına karşın kurgusundaki bütünlük dildeki akıcılıkla birleşince okunması hayli keyifli bir roman olmuş. O gözler kime bakıyor ateş bu kadar yakınken bazen nefes almak bile imkansızlaşıyor. Tanrı'nın Gözleri'nden kendinizi seyretmek ister misiniz?