Zamanın tükendiğini ve bu yüzden fazla zamanı olmadığını söyleyen Şedde'nin arka kapak yazısı her şeyi özetleyen derinlikte. Ali Hışıroğlu on ikinci ve son eseri olan "ŞEDDE" de törpülenmiş hayatların örnek bir anatomisini inşa ediyor.
"Tut elimden götür beni. Kan ve gözyaşlarının çağlayan olduğu bu âlemden götür çıkar beni." Tütsülü ve gizemli cinayetlerin işlendiği bu kâinat yaşanası değil artık onun için. Ardından bir alternatif önerisi daha geliyor: "Yahut gel seninle yeni bir ülke bir yenidünya kuralım. Isırgan ve ayrık otlarının boğduğu bu bahçede gül yetişmez gayri lale gelişmez... Bekleme boşuna."
Akıl mengenesini birkaç noktada kopacak kadar zorlayan yazar ŞEDDE 'nin kahramanı Cüneyt'e hem felsefi ve hem de bu toprakların aydın bir siması olarak kendi kendine kendisnin muhasebesini yaptırıyor. Bu aslında sadece kendisiyle olup biten bir "muhasebe" değil aynı zamanda içinde yaşadığı toplumunu da kıyasıya bir muhasebenin zirve noktasını taşıyor.
"Bekleme boşuna. Bu şeddelenmiş hüznün iki ortağı olarak gidelim... Tut elimden götür beni... Fazla vaktim yok."
Şedde roman tekniği açısından da değişik bir yol ve tarz benimsemiş bazen kahramanlar konuşturuluyor bazen de yazar anlatıyor. Ayrıca romanın hadiseleri her ne kadar İstanbul merkezli gelişse de Akçaabat İzmir Konya Bolu ve Samsun şehirlerine kadar uzanıyor.
Damla damla tükenen yaşama tutkusunun kim bilir belki de son damlasında bu örselenmiş sorgu odalarında hırpalanmış ve yıpranmış bu hayattan yeni taze ve pürüzsüz yeni bir hayatın kapısını aralıyor. Bir tasavvuf büyüğünün postunda iliştiği bu yeni hayat aynı zamanda kahramana "varlığın" da oluş sırrını fısıldıyor.
Çağdaş toplumların ve cemiyet düzenlerinin bitmeyen bir kargaşa şeklinde ivme kazanarak baş döndüren bir hız kazanması ve bu korkunç girdapta insan denilen zavallı yaratığın türlü encamı karelerle resmediliyor.