Okul açılalı bir hafta olmuştu. Yüzünde kalbinden koparıp çizdiği bir tablo vardı. Annesi onu okula gitmek için her gün yola koyuyor. "Becerikli akıllı oğlum" diye yüreklendiriyorsa da; Ömer evden onları terk eden babasını özleyerek çıkıyordu. Defalarca onu haklı görmek boynuna sarılmak istemişti. Oysa Ömer'e onları terk edip gittiği için babasını canavar gibi göstermişlerdi. Hayal meyal hatırlasa da aklından çıkaramıyordu. Keşke birlikte okula gitselerdi. İsterse babası hiç konuşmasın; yeter ki yanında olsun. Onun yanında sessizlik bile güzel olurdu. Babası belki de pişman olup geri dönerdi.
"Babanın gizlediği şey oğulda açığa çıkar." NIETSCHE
Çalıştığı şirketin satış mağazalarından birinin vitrininde eski boya sandığı sembol olarak duruyor. Mehmet amcasının jesti. Vitrinde tavandan sandığın üzerine doğru misinayla bağlanarak sarkıtılmış günün modası ayakkabılar yer almıştı. Yerde sandığa doğru sıralanmış kadın erkek ve çocuk ayakkabıları birbirini tamamlıyordu. En önemlisi ve hiç değişmeyecek olan boya sandığının üzerinde duran eski ayakkabısı. Sanki bütün ayakkabılar gıpta eder gibi sandığın üzerinde duran eski ayakkabıya bakıyorlar. Günün modası ayakkabılar renk renk model model değişse de; bir zamanlar giydiği sıranın altında yırtığı görülmesin diye sakladığı yağmur yağınca ayağını ıslatan ayakkabısı ona hiçbir zaman geçmişini unutturmayacaktı...