Sultanların çiçeği: Lâle
"Lâle kitabında sanat tarihçi mimar ve yazar Gül İrepoğlu lâlenin imparatorlukları etkileyen sanata yön veren uzak ve yakın tarihini inceliyor."
Türkler'in yeryüzünde izledikleri yolda onlara yoldaşlık eden Orta Asya'dan çıkarak
Anadolu topraklarına yerleşen ve buradan da Avrupa'ya yayılmış olan özel bir çiçek lâle... Rengi ve duruşuyla sanatçıları esinlendiren lâle Anadolu Selçukluları'nın çinilerinden Osmanlı sanatının incelikli motiflerine uzanır ardından Avrupalı ressamların resimlerine konu olur. 16. yüzyılda güzellik ve aşk simgesine dönüşür. Osmanlı Devleti'nde imparatorluk kavramının yerleştiği birçok alanda "temeller"in atıldığı bu dönemde yabanî lâle ıslah edilip türleri seçilerek yeni ve mükemmel lâleler elde etmek için büyük çabalar gösterilir. Bu dönem İstanbul lâlesinin serüveninin başladığı yıllardır. Öte yandan lâle bu dönemde Avrupa'da da kök salar.
17. yüzyılda da ise Sultan IV. Murad'ın Bağdad Seferi sonrası Hoca Hasan Efendi'nin İran'da beğendiği yedi çeşit lâleyi yanında getirmesiyle lâle şaşırtıcı bir yenilik olarak adım atıp çabucak benimsendiği Avrupa'dan memlekete bir "yabancı" olarak giriş yapar. Bu dönemde aynı zamanda Çiçek Encümen-i Dânişi yani Çiçek Akademisi kurulur.
18. yüzyılın başlarındaki ise "Lâle Devri"nde lâle çeşitlerinin sayısı iki bini bulur. Bu devrin pek ani ve kanlı sonu lâlenin de eski hükümranlığını yok eder. Ancak lâle bu dönemde özellikle Hollanda'da çılgınlığı çoktan geride kalmış olsa da yetiştirilmeye ve tüm dünyaya dağıtılmaya devam eder.
Çağdaş zamanlarda memleketine değişmiş olarak geri dönen lâle o eski zarif incecik narin bedeninin yerini dolgun bir görünüme bırakmıştır. Ancak görenin çarpıldığı göz kamaştırıcı renkleri yerli yerindedir.
Yazar İrepoğlu Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Lale kitabında bu muhteşem çiçekle ilgili "Lâleye bu ece çiçeğe yaklaştıkça onu saran halenin genişliği belirginleşir. Lâleye değen bakış o güzelliği yüreğe taşır yürekse onu bırakmayıp tutmayı arzular. Gökkubbeye uzanan biçimi göz kamaştıran renkleri ve benzersiz endamıyla girer gönüllere lâle yüzyıllardır" diyor.