Dört asır dünyanın en güçlü devleti olarak hep mazlumun yanında durmuş dünya onun devrinde huzura kavuşmuş ve bütün insanlığa hizmet götürmüş olan Osmanlı son zamanlarında içten ve dıştan gelen taarruzlar neticesinde iyice yıpranmış devlet düzeninde bazı zaaflar oluşmuş içe atılan fitnelerle uğraşmak zorunda bırakılmıştır.
İşte Osmanlı'nın bu zafiyetinden istifade etmek isteyen dünyanın sömürgeci güçleri aradıkları fırsatı yakalamış olmanın hazzıyla 1915 senesinin Mart ayında Osmanlı'ya karşı saldırıya geçtiler.
En son teknolojiyle sahip haçlı donanmasıyla Çanakkale Boğazı'nı geçmeyi denediler. Fakat aynı gün geçeceklerine inananlar çok büyük kayıplarla boğazdan çıkmak zorunda kaldılar.
Yıkılmayan Çanakkale'yi boğazdan geçemeyenler sekiz ay sürecek çok kanlı geçen kara muharebelerini de kaybedince; Türklerin ne çapta bir millet ve askerinin ne yaman bir savaşçı olduğunu bir kere daha ağır can ve mal kaybı pahasına anlamış oldular. Türk askerinin; yoksul olabilir aç kalabilir her şeyini de kaybetmiş olabilir ama imanını ve vatanını asla vermeyeceğine şahit oldular.