1908'i Anadolu'nun kadim halkları büyük umutlarla karşılasalar da 1908 Anadolu'nun kadim halkları açısından bir aldatmacadır. Anayasal reform sözleri sorunu geleceğe yayarak çürütmeye yöneliktir. Çürütme sürecinde fırsat bulunduğunda sorun ortadan kaldırılır.
Sorun çözmek bu coğrafyanın halkları için her zaman tehlikelerle doludur. Bu coğrafyada ne zaman tanzimat ıslahat ve reform sözcükleri telaffuz edilse arkasından bir toplu katliam gelmektedir. 19.Yüzyılın başından itibaren reform sürecindeki toplu katliamların kronolojisine baktığımızda kurbanların sayısı milyonlarla ifade edilmektedir.
Osmanlı Parlamentosundaki Rum milletvekilleri tarafından daha 1910'da hükümete sunulan muhtıranın girişi çok erken tarihli bir umut kırıklığını ifade etmesinin yanında Jöntürk yönetiminin maskesinin düşmesini ifade eder:
Maalesef hemen Anayasa'nın ilanından sonra Osmanlı İmparatorluğu'undaki diğer uluslara yönelik en içten ve en kardeşçe duygular içinde olmamaktan kaynaklanan sayısız olay Rumların umutlarını kırmaya yardım etti ve etmektedir...
Anayasanın ilk iki yılı boyunca Hıristiyan unsurların açık bir şekilde zararına olan Jöntürkler'in yaptıkları şeylerin güncel bir anlatısı olan bu belgenin sonuç bölümünde Rum unsurların özelinde Hıristiyan unsurların maruz kaldığı muameleyi özetlemektedirler:
...Bütün bu davranışlar Rum ulusal bilincinde bir kanaati kesinleştirmektedir; Rum halkı köleleşmiş bir halk olarak görülmektedir kimin daha aşağı bir pozisyonda tutulacağı Hükümetin dahili politikasının amaçlarından biridir; tam da istibdat rejimi altındaki gibi bu politika Rum halkındaki güven eksikliğini ve onun gelişmesini engelleme eğilimini devam ettiriyor. Şimdi her zamankinden daha fazla Rumlar'ı "ulusal" Türkleştirme politikasına maruz bırakmak için Anayasa'daki "Osmanlı Milleti" terimini kullanmaya yönelik bir eğilim var.