"Elizabeth dünyası yalnızca zorlu denizcilerin açıkgözlü siyasetçilerin ağırbaşlı din adamlarının beşiği değildi. Ruhların iyinin ve kötünün perilerin cinlerin cadıların hayaletlerin ve büyücülerin dünyasıydı. Elizabeth dönemi hakkında devrin şiirine yansıyan bu gerçek detaylandırılmaya gereksinim duymayacak kadar iyi bilinmektedir. Çağın arzu ve özlemlerini barındıran epik şiir bir "periler" kraliçesi çevresinde gelişir; şiirdeki en önemli figürlerden biri bir büyücüdür. Dönemin en büyük şairlerinin tiyatroda sahnelenen en büyük oyunları da okült atmosferine bürünmüştür. Macbeth cadılarla karşılaşır; Hamlet'e hayalet musallat olur. Bu okült uğraşı salt popüler geleneklerden ya da etkilerden mi türemişti? Yoksa çağın felsefesiyle kökleşmiş bir bağlantısı mı vardı?"
Özellikle Avrupa Ortaçağı Ezoterizm ve Okült bilimleriyle ilgili akademik çalışmalarıyla tanınan Frances Yates Elizabeth Dönemi Okült Felsefe ile Tudor Sülalesi'nden Avrupa'daki mason yapılanmalara Büyücü Merlin'den İspanya'dan kovulup Osmanlılara sığınan Yahudilere Hapsburg Hanedanı'ndan Mesih olduğunu ilan eden Sabetay Sevi'ye Kral Arthur ve şövalyelerinden Spinoza'nın hocası Menasseh'e uzanan çeşitlilikte tarihi bir manzara sunar. Yates bu karmaşık tabloyu çözümlerken Shakespeare Spenser Milton Giorgi gibi dönemin usta şair ve filozoflarını meselenin içine katar ve onların eserlerine sirayet eden Kabala etkisini inceler.