Modern insanı tanımlayan önemli özelliklerden biri "hız". Üretim hızlı tüketim hızlı...
Hayat çok hızlı akıp geçiyor düşüncelerimiz duygularımız çok hızlı değişiyor. Hızla tükenen bir ömre daha çok şey sığdırmak için hep daha hızlı olmak gerektiği öğretiliyor. Hızlandıkça otomatikleşiyor makineleşiyoruz. Makineleştikçe talimat beklemeye başlıyoruz. "Şu kadar adımı tamamlarsanız hayatın anlamını bulursunuz" yaklaşımı bu makineleşmeyi perçinleyen talimatlarla benliğimizi şekillendiriyor. Hiç bitmeyen adımları daha hızlı aşmak için koşuyoruz. Yavaşlarsak düşeriz zannediyoruz.
Oysa insanlığın ortak benliğine yön veren fikirler durup bir an nefes almayı düşünmeyi tercih eden beyinlerden çıkıyor. Sadece "adım adım içsel bir yolculukla" yetinmeyenler hayattan öğrenip gerçekçi hedeflerle yol alıyorlar.
Ünlü bir orkestra şefi bir eğitim teorisyeni ve bir inovasyon gurusu zihinsel yolculuklarında yol arkadaşı arıyorlar. Yanlarından koşarak geçip gidebilirsiniz ama bir gün durduğunuzda neden koştuğunuzu hatırlamayacaksınız bile.
Hakikat güzellik ve iyiliğin peşine düşüp yaşam sanatında ustalaşmaya çalışanlar olmak istedikleri insana bir adım daha yaklaşıyorlar.