En büyük aşkın izinde şizofren bir felsefe profesörü...
İstanbul Paris ve Mekke üçgeninde son sayfaya dek süren gizem dolu mistik bir macera...
"Mekke'nin bu yolculukta ne işi var?" diye söylendi adam. Altmış yılda elde ettiği işaretler orayı gösteriyordu. "Altın Oran kuralına göre dünyanın kalbi Mekke'yse eğer en büyük aşk ancak orada yaşanır" dedi. "Tılsımı çözecek efsun orada Kâbe'nin kalbinde Hz. Muhammed'in (Allah'ın salat ve selamı onun üzerine olsun) ellerinde."
Bir anda unutuverdi her şeyi boğazın derin sularına külleri savrulan Yahudi kadını altı yaşındaki İsa'yı on sekizine ayak basan Rüya'yı kırk beşindeki Filozof'u Dedektif Kılıç'ı Galata'daki Şair'i İstiklal'deki Hayyam'ı...
Acaba aşkı bulduğunda kendini de bulacak mıydı? Gerçekte o kimdi?
Ruhunu göremeyecek kadar körsen gerçeği değiştiremeyecek kadar özgürsün. Nedir o gerçek diye soracaklar. De ki: Aşk.