Parla Adası sakinleri içlerinden birinin kaybı için hala yas tutarken günlerden bir gün Tom'u alıp götüren deniz adanın kumsalına perişan bir adam bıraktı.
Adı sanı kimliği yoktu adamın.
Kimi ona kuşkuyla yaklaştı kimi denizin Tom'u geri getirdiğini düşündü. Ancak kocası Tom'un özlemiyle yüreğine kilit vurmuş olan Maggie bu yabancının beraberinde çok değerli bir şey getirdiğini hissediyordu.
Ada sakinleri için hayat usul usul değişmeye başladı. Ve sıra gizemli yabancının anlatacaklarına kendi hikayesine geldi...
Maggie'nin de söylediği gibi: "Adların önemi yok zaten bildiğim hikâyelerde de gerçekten önem taşımıyorlar. Önemli olan insanlar bu adada yaşamış olanlar ve adanın kumları ile kayalıkları üzerinde o insanların neler hissettiği."
"Güneşin suda yansımasını anımsatan göz kamaştırıcı diliyle Gümüş Karası Deniz en derin kedere rağmen tükenmeyen umudu yok edilemeyen yaşamı ve sevginin her türünün en başta da aşkın arındırıcı gücünü anlatıyor."
Independent
"Olağanüstü şiirsel bir dili var: Büyülü rüya gibi kusursuz; yer yer Slyvia Plath'i anımsatıyor. (...) Susan Fletcher'ın her bir cümlesi baştan çıkaran bir güzelliğe sahip işlediği konularsa alabildiğine derin..."
Sunday Times