Dersim Jenosidi devletin inkara gücünün yetmediği kadar açık olan bir icraatıdır. Bunun en bariz kanıtı bir bölgeye özgü çıkardıkları ve "Tunceli Kanunu" diye tanımladıkları belgelerdir. Zira buraya özgü çıkarılan kanun diğer katliamların "Jenosid olmadığı" anlamına gelmez.
Kürdistan'da diğer tüm direniş alanlarını dağıttıktan sonra kendilerinin tanımladıkları "Dersim çıbanı söküp atmak" için kanunlar hazırladılar. Özel vali ve müfettişlik tayin ettiler. Kara ve hava harekâtı planladılar. Mecburi iskân kız çocuklarını zorla ailelerinden alarak hizmetçi yaptılar yada zorla evlendirdiler. Türk yetiştirme yurtlarına yerleştirerek kendilerini kültürlerini yaşamalarına engel oldular. Kendilerine yabancılaştırmak ve Türklüğe özendirmek için program hazırlayıp uyguladılar Dersim'in 130 bin olan nüfusu 50 bine düşürüldü. Bu nüfusun 50-60 bini toplu katledildi telef edildi. 20 -30 bin insan sürgüne gönderildi.
Tüm bu plan ve yaşananlara rağmen olgunun zamanında bilimin kavramları ile tartışılmaması düşündürücüdür.
İsmail Beşikci'nin bu incelemeyi 1977 yılında hazırlamış olması ilk kez "Dersim jenosidi" kavramı ile tanımlaması dikkate değerdir.
"Jenosit/soykırım" kavramının 1990'lardan sonra Kürd ve Türk çevrelerinde tartışmaya geç dönemde başlaması tüm sorunları ele almada geciktiğimizi ve devletin resmi ideolojisinin bu boşluğu ve gecikmişliği çok muazzam lehine kullanarak bilgi kirliliği ve yanılsamalar yarattığı mağdurları bile kendi "portresi" haline getirip politikasına araç ettiğini gözlemlemekteyiz.
"Tunceli Kanunu (1935)" ve uygulaması Türk sömürgeciliğinin boyutlarını cüretini Kürd ulusuna meydan okumasını göstermesi bakımından da son derece önemli bir olgudur. Öte yandan "Tunceli Kanunu" ve uygulamalarının insanlar tarafında nasıl algılandığının ve kavranıldığının araştırılması da önemlidir. Bu konudaki inceleme Türk üniversitesinin Türk profesörlerinin Türk yazarlarının kısaca Türk düşüncesinin bilimsizliğini olgulardan kopukluğunu bilimsel düşünce sürecine darbeler vurmada ne kadar ileri gittiğini ışıksızlığını resmi ideoloji karşısındaki dalkavukluğunu göstermesi bakımından ayrıca önemlidir.
Araştırmada kanunla ilgili meclis görüşmeleri kanunun gerekçesi verildikten sonra bu olguya ilişkin olarak Türk üniversitesinin profesörlerinin düşünürlerinin ve yazarlarının Türk solunun görüşleri olguyu nasıl algıladıkları ve kavradıkları ele alınıp eleştirilmiştir.
Bu arada göç ile gelen(alaktonlar) yerel(otokton) halkları yok etmeye koyulduğu 'Jenosid Havzası' olan Yakın Doğu coğrafyası Kürdistan'daki özel olarak da Dersim'deki jenosid uygulamaları çeşitli kaynaklardan yararlanılarak sergilemeye çalışılmıştır.
Kritik edilmesi dileğiyle!
İsmail Beşikci'ye saygı okura dostlukla...