"Az sonra uğrunda hapisler yattığımız halkımız daha özgür daha eşit yaşasın diye canımızı ortaya koyduğumuz şehitler verdiğimiz sokaklarında barikatlar kurup tarlalarında ekin ektiğimiz lise koridorlarında devrim ve sosyalizm propagandası yaptığımız sloganlarımızla duvarlarını inlettiğimiz toprakları arkamızda bırakacaktık. Vedalaşma zamanı gelmişti. Birbirini çok seven fakat ayrılığı kaçınılmaz bir yazgı gibi yüreğine düşüren iki aşık gibi ayrılıyorduk işte ülkemizden.
Zihnimin derinliklerinde sakladığım yüzler anılar sözcükler fotoğraflar ... birbirini kovalıyordu. Ekin biçen köylüler barikat başlarında nöbet bekleyen yoldaşlarım; "ne olur dikkat et!" diyen annem kardeşlerim arandığım dönemde 12 Eylül'ün bütün o azgın terörüne rağmen kapısını tereddütsüzce bana açan akrabalarım Ankara'nın" Çorum'un o yiğit emekçileri!.. Ve sonra yüreğimde hep ince bir sızı gibi taşıdığım bir kez olsun doyasıya öpemediğim sevdiğim kız geliyordu aklıma...
Sonra bu derin düşünceleri keskin bir bıçak gibi ortasından bölen"Dikkat edin yoldan çıkmayın ses çıkarmayın!" diye seslenen sorumlu yoldaşımın gecenin karanlığında bizlere ulaşan sesi..."