"Hans öğretmenimiz ders esnasında yere yığıldı kaldı. Ne oldu nasıl oldu bilmiyoruz. Hareketsiz kalmasından dolayı daha çok korktuk. Ölmemiştir bir şey olmamıştır değil mi öğretmenim?" dedi.
Babanın: "Beni asıl yıkan meseleyi bir türlü kabullenemiyorum. Hiç ummadığım bir kişi yüzünden başına bunların gelmiş olmasını içime sindiremiyorum. Bu kahır beni ne kadar yaşatır bilemem!" diye sızlanışı hala kulaklarımda.
Önce beni tanımakta zorlandı. Ne de olsa büyükmüş gelişmiştim. Kendimi tanıttım. "Gel yeğenim. Otur yanıma." dedi ancak sesi o bildiğim kulaklarımdan hiç çıkmayan babacan ses değildi. İstedim ki " Lafilazım..." diye söze başlasın tatlı ve insanın gönlünü okşayan anlatımyla şehir yaşantısından bahsetsin...