Korkuyorsunuz değil mi sahte delillerle infaz edilmekten?
Telefonlarınız dinleniyor mailleriniz kontrol ediliyor diye hep diken üzerindesiniz sanırım... Tutuklanmaktan kapınıza polisin gelmesinden ödünüzün koptuğunu da biliyorum... Silivri Cezaevi'ne atılma korkusu da sarmış dört bir yanınızı...
Neden mi?
Çünkü darbenin silahla değil sahte delillerle ve mahkeme eliyle yapıldığını çok ama çok iyi biliyorsunuz...
Bunu dillendirmekten dahi korkuyorsunuz... İnsanlar korkularıyla yüzleşmekten çekinir. Sizin yaşadığınız da bunun ta kendisi... Ben de korkuyorum aynen sizin gibi... Bu kitap kolay mı yazıldı sanıyorsunuz? Kendimle az mı savaştım...
İç sesim hep önüme dikildi:
"Emin misin Taylan?"
"Bilmiyorum... Yazmayı çok istiyorum ama korkuyorum. Çünkü biliyorsun bu kitap basıldıktan sonra benim ismim de kayıtlara geçecek. Belki de kayıtlarındadır zaten... Bir gece sabaha karşı evime baskına gelebilirler. Sonra doğru Silivri'ye..."
"Ee yazma sen de o zaman."
"Yazma demesi kolay. Sait Faik'in sözü var ya hani 'Yazmasaydım çıldıracaktım' diye. Anladım ki bu korkuları yazmasam olmayacak. Her gün karşıma binbir türlü korkmuş insan çıkıyor. Ben de korkuyorum üstelik."
"Peki yaz bakalım. Her türlü sonucuna katlanırsın artık."
"Evet bunu göze aldım."
Bu kitapta mahkemeleri soruşturmaları tutuklamaları medyayı; kısaca muktedir olanların kendilerinden olmayanlara yaptıklarını göreceksiniz...
Ergenekon Balyoz KCK şike ve Odatv gibi 'özel' davaların sadece isim farkı taşıdıklarını benzerliklerini ilk defa bir arada okuyacaksınız...
Korku ile korkularınızla yüzleşeceksiniz...