Öcalan'ın "Nevruz Mektubu" ile birlikte Türkiye yeni bir döneme girdi. Zira bu mektupla birlikte PKK'nın silah bırakması söz konusu oldu ve 1981 yılında Eruh'ta başlayan PKK'nın kanlı eylemlerinin son bulacağına inanıldı.
Fakat buna karşın istenen başka bir şey vardı ki zaten Öcalan'ın mektubunun okunduğu Nevruz kutlamalarına da ismini veren miting her şeyi özetliyordu. "ÖCALAN'A ÖZGÜRLÜK KÜRTLERE STATÜ" sözü PKK'nın neden silah bırakacağını anlatmaya yetiyordu.
Diğer yandan mektup okunduktan sonra "SİLAHLAR SUSACAK" şeklinde inanılmaz bir propaganda başladı ve Başbakan Erdoğan PKK'nın biteceğine inandığı için "İmralı ile mesajlarımız örtüşüyor" diyerek PKK silah bırakırsa barışın sağlanacağının altını çizdi.
Peki gerçekten öyle miydi? Öcalan'ın "ORDULARIMIZ" dediği PKK'nın bu güçleri sınır dışına çekildiğinde Türkiye'de barış sağlanacak mıydı? Peki ya bunlar olurken Öcalan'a özgürlük gözüküyor muydu? Başbakan Erdoğan "Lazistan Kürdistan" gibi açıklamalar yaparak yeni bir Osmanlı Modeli getirmeyi düşünüyor ve Türkiye'yi eyaletlere mi bölmek istiyordu?
AKP'nin vizyon olarak belirlediği 2023 hedefi acaba Türkiye'de başkanlık sisteminin getirilerek eyaletlere bölünmesi için önemli bir tarih miydi? Oslo ile ortaya çıkan İmralı görüşmelerinin perde arkasında neler vardı? Başbakan Erdoğan Öcalan ve Kürt'lere taviz mi verdi yoksa barışın sağlanması için cesur bir adım mı attı?
Peki ya şimdi ne olacak? Türkiye'yi neler bekliyor?
Bu eser yukarıdaki sorulara cevap arıyor ve 1980 yılında kurulan PKK'nın izlerini devletin derin dehlizlerinde sürüyor...