"Sular(ın) Susarken" mırıldandığı bütün seslerle örgülenmiş bir şiirler toplamı bu suskun suyun söylediği.
Dosyayı okurken yer yer sarsıldım... Susan sular derinde çok derinlerdeki bir başka suyun insanın varoluşundan getirdiği özsuyunun çağıldamasına neden olmuş gördüm.
Ekrem Budak'ın doğup büyüdüğü sularını içip acılarını sürdüğü coğrafya'nın kadim şiirini rüzgar yaparak kendisine aldığı yol modern şiirimizi çok yakından izlediği ve geleneksel şiirimizin kapılarından da hiç ayrılmadığını gösteriyor.
Acılarla örgülenmiş acıdan çokça beslenmiş derinlikli bir şiir bu. "Git köze dönüşen bedenimde yok etmeden seni" dizesi ve benzer dizeler hemencecik ele veriyor kendisini....
Ekrem Budak'ın yedi yıl öncesini bildiğim şiiri bambaşka ve depderin bir nehre dönüşmüş akıyor... Etkileyici şaşırtıcı berrak bir şiir bu akan...
"Kirliler oturur olduktan sonra kerevete / Çıkar giderim zurnanın zırt dediği yerden..." Bundan öte söz olur mu bilemem...?
-Tuğrul Keskin- Mayıs 2011 İzmir
Yüreğinin terkisinde çok demlenmiş yıllardır yayımlanmayı bekleyen ve nihayet gün yüzüne çıkan bir eser.
Buram buram Anadolu kokan tüm yüreklerdeki ortak acıları dile döken söze dönüştüren bir gönül adamının dizeleri. Neler yok ki bu dizelerde; ah var sevda var dirayet var "çeliği çatlatan sabır" var "zamana korkulu saatin kıyısında bir ömür" var susmayan dili var "kanadı kırıklara hayat yapıştıran sıcaklık" içtenlik ve kendilik var yaşamın renkleri var anlam arayışı var kaygı var sorumlu bir yürek var her şeyden önemlisi söz var "kokulu sözcükler dilendiren paslı zamanı" emeğe saygı var doyulmayan tatlı bir dil ve umut var.
"Ölümle burun burunayken sevda şarkıları söylemeye başlayan" eksik yaşayan ömrünün kalanını da üstü kalsın diyerek ölüme teslim eden ozan hep kendisi verdiğinde adı sevgi konan şeyi de sorgular.
Onun için yaşam paylaşılınca anlamlı ve güzeldir. İnadına yeniden var olmalara durur inadına aşka inadına yaşama inadına sevdaya.
-Medine Sivri- Mayıs 2011 İzmir