İnsan düşünün ötesinde bir güç olarak tanımlanan "mitoloji" sözcüğü görüldüğü ve sesli söylendiği zaman içinde inanılmaz gizliliklerin olduğu ateşlerin konuştuğu bulutların göklerde yüzdüğü yıldızların geceleri dünyayı aydınlatmak için yarıştığı dağların halay çektiği kuşların gök sunaklarından aşkı kurtardığı gibi imgesel düşünceleri akla getirir. Okyanus derinliği gibi hayallerin rüzgarından kopup günümüze gönderilen ezoterik ifadeler nedense belleğin içine somut olarak girebilmeyi başaramamıştır. Ancak hayal de olsa neolitik dönemlerden sonra ortaya çıkan yazmanların bu tür imgesel öyküleri daha da süslemek için yarıştığı görülmektedir. O dönemler bu tür ifadelerin ortaya çıktığı dönemler olarak varlığını yazmanlar aracılığıyla günümüze aktarabilmiştir. Ne var ki mitolojik öykülere ilk eleştiriyi getiren Herodot ve Ploton tarihî değeri ve gerçeklerle ilgisi olmayan sözler şeklinde yorumlamışlardı mitolojiyi.
Ali Narçın imgesel biçimlerde ele alınan öykülerden yola çıkarak onları günümüz siyasal anlayışına siyasal aşka ve bedensel birlikteliğe taşımanın yollarını şiirle seçmenin çok daha yalın olabileceğini düşünerek farklı bir çalışma ortaya koymuştur. Bu nedenle gerçek ya da ütopik olayların oluşturduğu görsellikte ve o görselliği belgeleyen tabletlerin içeriğini de önemseyerek farklı bir çizgiyle o inanılmaz dönemi değerlendirmek istedi. Görülecektir ki o dönemin yazmanları bizlere birçok şeyi miras olarak bırakmıştır. Şimdi o paha biçilmez mirasları nedense paylaşamıyoruz?..