İnşaatlarda çalışmaya başladığımda borcumu henüz kapatmıştım. Fazla mesailer sayesinde azımsanmayacak düzeyde kazanıyordum. Küçük bir aileyi rahatça geçindirebilecek güce yeniden kavuşmuştum. İnsanın adının çıkması kadar kötü bir şey yoktur. Adım bizzat eşim tarafından ailesine bakamıyor diye yaftalanmıştı. İnsanın en yakınının bastığı etiket bedeninin gözeneklerinden içeri süzülür ve âdeta ruhuna yapışır. Onu oradan söküp atmak ise artık imkânsızdır. Hatta zamanla kişinin kendisi de bu durumu kabullenir ve kendini o gözle görmeye başlar. Aç değildik açıkta değildik. Fakat şükür nimetinden uzaklaşmıştık. Kanaatin zenginleştirici atmosferinden firar eden nefsimiz doyumsuzluğun sefilleştiren yamaçlarına otağını kurmuştu bir kere...
Bu romanda yazar günümüzün en önemli sorunlarından biri olan aile parçalanmışlığı etrafında; maddiyatçılığın topluma verdiği zararlar bozulan akrabalık ilişkileri dinden uzaklaşmanın insanın ruhunda açtığı çatlaklar gibi pek çok şeye temas ediyor ve maneviyatın değerini gözler önüne seriyor.