"Yolculukla kendimiz eş zamanlıyız. Yürüdükçe bitirmeye çalışıyoruz ikimizi. Diyerek başlar Sözün Yolculuğu. Peki bitirilmeye çalışılan nedir? Var oluşun yokluğa doğru ilerleyip benliğini tamamlama serüveninde ne zaman ki dış etkenler olaylar kişiler koşullar- kendini yokluğa taşımak isteyenlerin önüne engel olarak çıkarsa o vakit bitmeye başlıyor yolculuk.
Romandaki kahramanın (Canın) mutlu olduğu ve ruhundaki zelzeleleri susturabildiği avutabildiği iki dünya karşımıza çıkıyor; kitap okumak ve hayallere dalmak.
İnsan sabrını zorlayan olaylar özellikle de duygular karşısında ne kadar bekleyebiliyoruz nasıl tepkiler verebiliyoruz ve neler hissedebiliyoruz? Gibi sorulara sertçe cevap vermesi açısından kitap zihni düşündürmeye zorluyor.
Her şeyin süratle geliştiği ve yaşandığı çağda gittikçe yalnız kalan kalpler sahibin bulmak ve ona kavuşmak uğruna ailesini değerlerini gözünü kırpmadan nasıl hiçe saydığını anlamaktayız.
Aşkla tanışan ve yanan gönlün sevdiğinden başkasını görmeyen bakışları yalnızca gönlünün çığlıklar kopararak seslendiği ve ne olursa olsun gibi mutlak bir inançla aşkına varıp onun varlığını yaşama sevincine şahit olmak ve ister istemez sevinmek kitabın önemli mesajlarındandır.
Yüreğimizdeki duygular ve dünyanın acımasızlığı karşısında yenik düşen kahraman (Canan) çareyi intiharda bulmaya çalışmaktadır. Fakat yazgısı onu sürekli engelleyip durmaktadır. İntihar düşüncesinden Psikiyatrist Zerrin ile tanışmaları ve terapileri sonucunda kurtuluyor.
Gerçekte ölüm çözüm değildir. Fakat umudunu yitiren ve yaşama ışığını kaybedenler (Can) gözünü kırpmadan ölüme giderler. Ölümün hayalleri de yendiğini görüyoruz romanda