Hayata dair...
Öyle bağlanmışız ki alışkanlıklarımıza etrafımıza ördüğü duvarların içinde bir gün sıyrılıp gitmek isterken öbür gün kalıyoruz. Sıvaları dökülse de alıştıklarımızın eskiyip gitsek de bir masa altında çaktırmadan zamanın masaya yumruğunu vurup döktüğü kalıntılardan bir hayat kurma uğraşının içinde unutup gidiyoruz kendimizi. Oysa biraz bilgi ve mantık yeterli değil mi köklü ve kalıcı değişiklikler ortaya koyacak kadar aşama kaydetme cesaretini göstermeye? Mantığım hiç de zor değil derken alışkanlıklara olan sadakat duygusu hiç de hoşgörülü ve sabırlı davranmıyor. İpini koparıp gitmek kadar tatlı bir özgürlükken çekip gitmek akşam evine dönen bir kuzu gibi vazgeçemiyorsun alışkanlıklarından. Bağımlılık yaratmış aşırı bir evcillik hali gibi sanki. Zamanın kırıp döktüğü çatırtı seslerine aldırmadan talihsiz bir kabullenmişliğin içinde sürüklenip giderken buluyorum kendimi bazen. Bu sürüklenme hayatın bende soğuk duş etkisi yaratan olumsuz sürprizler zincirine kadar devam ediyor ve öyle bir halkada takılıyor ki keşif yeniden başlıyor...