Yassıadaya ait hatıralarımı yayınlamayı hiçbir zaman düşünmemiştim. O kapkara ömrümce unutamayacağım facialarını insanlara ve insanlığa duyduğum o derin zaaf dolayısı ile hafızamın ıstırap yüklü çelik kasasına kilitlemiş ve anahtarını da Marmara'nın karanlık sularına bırakmıştım. Bir gün diyordum o pembe günler mutlaka gelecek o zaman ben salıncaklı sandalyesinde bembeyaz saçlı kırış kırış yüzlü bir nine olarak torunlarımı dizlerimde oturtup hafızamın kasasını kıracağım. O daima taze kalan hatıraları tıpkı bir tarih konuşur gibi onlara ağır ağır anlatacağım.
Allah'a çok şükür ki o günler gecikmeden geldi. Onu getirenlere minnettarım. On iki yıl sonra da olsa hislerimden tamamen sıyrılmak bir kadın olarak hissi zaaflarımı yenmek pek kolay olmayacak ama buna rağmen tamamen objektif olmaya çalışacağım.
Bu güne kadar Yassıada muhtelif yazılarla hafızalarda şekillendi renklendi. Ben bunlara bir kadın gözünün görebileceği şeyleri eklemeye ve yazılanları bir manada bütünlemeye gayret edeceğim.
Yazılarım günlük hatıralar şeklinde olmayacak onları çocukluğumuzun anılarını hatırlar gibi hafızamda çakan şimşeklerin aydınlığı içinden bulup çıkaracağım. Türk siyasi tarihinde artık istense de istenmese de bir kara leke gibi bir Yassıada vardır. Ona muhtelif yönlerden projektörler tutmak da elbette ki modern basının ve tarihçilerin görevidir. Elimdeki çok cılız kalemle bu karanlık köşeyi bir yönünden aydınlatmak zevkini bana verenlere teşekkürü bir borç sayıyor ve yazılarımı o tarihi devrin bir Milletvekili olmak şerefini bana bahşeden çok sevgili Bursalı hemşehrilerime ithaf ediyorum.