Tarih insanla başladı ve insanların oluşturduğu toplumlarla gelişme gösterdi. Tarih araştırmaları insanlığın yalnız eskiye dönük meraklarının giderilmesi değil ayrıca günümüzü anlamanın da bir yoludur. Bu açıdan tarihe bakıldığında tarihi meydana getiren toplumlar sadece siyasî ilişkiler ağı içerisinde değil iktisâdi sosyal ve kültürel yönleri ele alınıp incelenmelidir.
Son zamanlarda bu kaygılar ağır basarak siyasî tarihin yerine sosyal ve iktisâdi tarih çalışmaları ön plana geçti ve özellikle toplumsal tarih alanında araştırmalar gittikçe yoğunlaştı. Osmanlı toplumsal tarihinin pek incelenmeyen bir alanı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmamızda Osmanlı Devleti'nin Çingeneler ile olan ilişkileri bunların sınırları ve uygulamada karşılaşılan bazı sorunlar ele alınmıştır. Osmanlı Devleti'nde farklı olduğunu gözlemlediğimiz bir konuma sahip bulunan Çingenelerin yaşamları sanatları meslek grupları vb. konular burada incelenecektir. Bu çalışma ile Osmanlı tarihi içerisindeki yerlerinin tespit edilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.
Bu araştırma tarihsel perspektifte Çingenelerin karanlık kalan yönlerini aydınlatmayı hedeflemektedir. Bu çalışmada çok etnili Osmanlı İmparatorluğu'nda adı pek zikredilmeyen veya arşivin tozlu raflarından günümüze ulaşmayan Çingenelerin tarihi incelenmektedir. Burada Osmanlı yönetim felsefesine bağlı olarak Çingenelerin tarihi siyasi ve ekonomik gelişmeler de göz önünde bulundurulmak suretiyle sistematik ve tarihsel olarak irdelenmeye çalışılacaktır. Amaç; bugün Avrupa Birliği ülkelerinde özellikle güneydoğu doğu ve Orta Avrupa'da yer alan Çingeneler- topluma entegrasyon noktasında büyük sorunların yaşandığı bölgelerde Osmanlı İmparatorluğunun değişik bölgelerindeki Çingenelerin transformasyon sürecinin genel bir tasvirini verdikten sonra teorik olduğu kadar da ampirik olarakta kaleme alınacaktır. Burada Osmanlı İmparatorluğu'nun değişik bölgelerinde yer alan Çingenelerin toplum ve diğer gruplar ile olan etkileşimi ve bu etkileşim sonucunda meydana gelen değişim süreci analiz edilmiştir. Bu değişim sürecinin bir taraftan örnek alınabilecek nitelikteki karakterine diğer taraftan buna tezat teşkil eden ilişkilere işaret edilmektedir. Dahası bu süreç değişik safhalarında hem yeni yapılar hem de politik hukuksal ve sosyal normlar meydana getirmekteydi. Geçmişte başarılı bir şekilde Çingenelerin transformasyon politikasından bugünkü batılı devletler ve ilgili taraflar bu tecrübeden yeterince istifade ettiği söylenemez. Bu çalışmayla böyle bir boşluğun doldurulması da amaçlanmaktadır.