"Ne diyordum?... Orhan Kemal... Adam siyasi. Bursa Hapishanesinden yeni çıkmış. Hapis arkadaşı koca Nazım Hikmet hikayelerini çok beğenmiş... Yaz durmadan yaz demiş. O da habire yazıyor. Öte yandan yoksulluk yapışmış yakasına. Bir yanda baba Beyrut'ta. Evde karı çocuklar yaşlı bir anne... Zar zor Nuri Has'ın Milli Mensucat Fabrikası'nda bir katiplik buluyor. Bu arada siviller gece gündüz peşinde. Adama rahat yok. Bir yandan da yazdığı hikayeler VARLIK'ta yayınlanıyor. Bu çok önemli. Ünü bütün ülkeye yayılıyor. Derken BABA EVİ romanı basıldı. Arkasından fabrikadaki işine son verdiler. Gene yoksulluk gene rezillik. Sonra Sıtma Savaş'ta küçük bir memurluk. Yıl 1950. Seçimler oldu. Demokrat Parti geldi iktidara. Onlar da Sıtma Savaş'tan attılar. Zaten Abidin Dino yıllar önce gitmişti. Yaşar Kemal'i de rahat bırakmadılar. O da hapislere düştü. Sonra arzuhalcilik yaptığı kasabada miting düzenlemişler. Yaşar Kemal'i linç etmek istiyorlarmış. Canını zor kurtarmış. Yaşar Kemal de çekip gitti. Orhan Kemal tek başına kalınca duramadı O da gitti.
Üç güzel insandılar.. Üçünü de çok severdim. Ama Orhan Kemal'e daha yakındım. Dostumdu. Bana Fuzuli adını Orhan Kemal taktı. Ne diye Fuzuli dedi hala anlamış değilim. Kendisine de sormadım. Belki de hoşuma gidiyor. Nüfus adım unutuldu gitti. Asıl adım Saffet Numan Toroslu. Baba Osmanlı ya... Zannedersin sadrazam torunu. "