"Onsuz yapamayız. Yapamıyoruz da: Dünyada kişi başına günde/yılda en çok ekmek tüketen ülkelerin en başında geliyoruz hâlâ. En yoksulundan en zenginine ekmek bizim vazgeçilmezimiz. Sofralarımızın sultanıdır o; bizi besler doyurur tek başına. "Katık" derler aslında her yiyecek ona katıktır kültürümüzde. Ekmeksiz yemeğin tadı da tuzu da olmaz zaten. Buğdayı arpası çavdarı yulafı bol ülkede yaşamak bir ayrıcalıktır. Gelgelelim bin bir başaklı olsa da hiçbir nimet çabasız ortaya çıkmaz; tarladan sofraya gelişinde onca emek alın teri ve yaratıcılık gizlidir ekmekte.
Herkesin yoğurdu kendine göredir ama ekmeği daha da özeldir. Asya'nın ve "Küçük Asya" Anadolu'nun binlerce yıllık uygarlıklarından süzülmüş ekmek çeşitleri ortak kültürel hazinemizin temel taşları arasındadır: Yufka ekmeği lavaş bazlama tandır ekmeği külde çakılda pileki taşında pişen ekmekler mısır ekmekleri; köy fırın ekmekleri şehir ekmekleri somun ve francalalar pide sandviç ve tostluk ekmekler simitler halkalar gevrekler çörekler ve bunların yanı sıra tiridinden tatlısına nice ekmekli yemeklerimiz...
Ekmeklerimiz mayasız ya da mayalı hamurla olsun taş değirmende ya da en modern fabrikada kepekli kepeksiz öğütülmüş hangi undan yapılırsa yapılsın odun yakılan kara fırında veya elektrik ya da doğal gazla ısıtılan fırınlarda hangi tür yöntemle pişirilsin özünde aynıdır. Ne var ki her biri bu topraklarda yaşayan insanların yaratıcılık çeşitlilik kimlik ve farklılık göstergesidir.
Ekmek bizi besler doyurur üstelik aşımıza lezzet katar. Ama her ekmek çeşidi kendi başına bir icattır; insan ve doğa arasındaki diyalektik etkileşimden tomurcuklanan. Titiz araştırmaların ürünü bu kitapçık sadece bir temel beslenme öğesi değil aynı zamanda kültür hazinelerinden biri olan ekmeğin bu yönü üzerinde sizi kısa bir gezintiye davet ediyor." Artun Ünsal
"Onsuz yapamayız. Yapamıyoruz da: Dünyada kişi başına günde/yılda en çok ekmek tüketen ülkelerin en başında geliyoruz hâlâ. En yoksulundan en zenginine ekmek bizim vazgeçilmezimiz. Sofralarımızın sultanıdır o; bizi besler doyurur tek başına. "Katık" derler aslında her yiyecek ona katıktır kültürümüzde. Ekmeksiz yemeğin tadı da tuzu da olmaz zaten. Buğdayı arpası çavdarı yulafı bol ülkede yaşamak bir ayrıcalıktır. Gelgelelim bin bir başaklı olsa da hiçbir nimet çabasız ortaya çıkmaz; tarladan sofraya gelişinde onca emek alın teri ve yaratıcılık gizlidir ekmekte.
Herkesin yoğurdu kendine göredir ama ekmeği daha da özeldir. Asya'nın ve "Küçük Asya" Anadolu'nun binlerce yıllık uygarlıklarından süzülmüş ekmek çeşitleri ortak kültürel hazinemizin temel taşları arasındadır: Yufka ekmeği lavaş bazlama tandır ekmeği külde çakılda pileki taşında pişen ekmekler mısır ekmekleri; köy fırın ekmekleri şehir ekmekleri somun ve francalalar pide sandviç ve tostluk ekmekler simitler halkalar gevrekler çörekler ve bunların yanı sıra tiridinden tatlısına nice ekmekli yemeklerimiz...
Ekmeklerimiz mayasız ya da mayalı hamurla olsun taş değirmende ya da en modern fabrikada kepekli kepeksiz öğütülmüş hangi undan yapılırsa yapılsın odun yakılan kara fırında veya elektrik ya da doğal gazla ısıtılan fırınlarda hangi tür yöntemle pişirilsin özünde aynıdır. Ne var ki her biri bu topraklarda yaşayan insanların yaratıcılık çeşitlilik kimlik ve farklılık göstergesidir.
Ekmek bizi besler doyurur üstelik aşımıza lezzet katar. Ama her ekmek çeşidi kendi başına bir icattır; insan ve doğa arasındaki diyalektik etkileşimden tomurcuklanan. Titiz araştırmaların ürünü bu kitapçık sadece bir temel beslenme öğesi değil aynı zamanda kültür hazinelerinden biri olan ekmeğin bu yönü üzerinde sizi kısa bir gezintiye davet ediyor." Artun Ünsal