Müslim ve Latif ikizdir. Görünüşleri ne denli benziyorsa kişilikleri o denli farklıdır. "İstanbul'a bin küsur kilometre uzaklıkta" bir Anadolu şehrinde amca çocukları Azmi ile birlikte büyümüşler; aynı oyunlardan aynı dualardan aynı sırlardan geçmişlerdir. İki binli yılların başından itibaren eski şehrin karşısına yeni bir 'akrep oyunu' ve başka bir şehir kurulur. Yıkılmaz gibi görünen kardeşlik duygusu 'iki yaz' içinde bu oyuna kurban olacak; paranın gücü ve iktidar ilişkileri dün kardeş olanlara düşmanlık rolleri biçecektir.
Şehrin lisesinde öğretmenlik yapan Mahir Hoca ile kardeşler arasında gelişen dostluğun mayası ise farklı hayatlardan gelmelerine rağmen birbirlerine ayna tutacak ortak dertlerden mustarip olmalarıdır. Öyle ki kadınların; Aynzilha Peyman ve Elif'in yazgıları erkeklerin dünyasıyla ve o aynanın kırıldığı anlarda belirlenir.
Akrebin Yazı Sumer tabletlerindeki anlatım biçimlerinden günümüz roman sanatının olanaklarına uzanan yazının coğrafyasında konuyor göçüyor. Sayfalar arasında... türkülerin kebap tezgâhlarından yayılan et kokusunun akrep yuvalarının para sayma makinelerinin güvercin taklalarının ezan seslerinin aşkların patlayan silahların ve dökülen kanın karnavalında kadim bir Mezopotamya şehrinde neyin ziyan edildiğine ve ziyan olmamak için şehrin nasıl direndiğine de tanıklık ediyoruz. Epeydir incinmiş kardeşlik duygusuna duyulan hasretle...
Zamanımızın ruhuna tutulmuş bir ayna Akrebin Yazı.