Evrensel adalet arayışına eşlik etmesi gereken etik bir gereklilik var. O da ulusal ve uluslararası hukuk ilkelerinin tabakalaşma sistemlerindeki konumlanışlarına ve kültürel seçimlere göre çifte standartlı olarak uygulanmasına ilişkin net bir tavır konulmasıdır. Bu anlamda kendisini kural vazedici konumda gören bütün uluslararası ve ulusal güçlerin öncelikle kendi koydukları kurallara uymak noktasına çekilmeleri gerekmektedir. Bu kitabın en önemli özelliği de bu çekilmeyi sağlama uğraşına bir katkı iddiasında ve çabasında olmasıdır.
Evrensel adalete ulaşma ve onu yaşatma çabalarının bitimsiz olduğu bir gerçek. Ancak bu uzun yolun bugün bulunduğumuz noktasında -ki bu sadece bir başlangıç noktası olarak kabul edilebilir- elimizde bulunanların ayrımsız bir biçimde ve çifte standartlara kurban edilmeden uygulanmasını sağlamak durumundayız. Bunun için de talep edilmesi ve teslim edilmesinin sağlanması gerekiyor. Tekrar altını çizerek vurgalamak gerekirse olduklarının kabulünü içermiyor. Tam tersine herkesi vazettiği kurallara uymanın hukuki sorumluluğunu yerine getirmeye davet ve giderek mecbur etme çabasını içeriyor.
Bu kitabın gözettiği tek işlev bu temel hakları öğrenmemize yardımcı olmak değildir kuşkusuz. Her bir okuyucuyu bu hakların kullanılması bakımından üstüne düşenleri yapmaya çağıran aktif bir metin bu. Gelişme hakkını kendi kaderini tayin hakkını yabancı saldırılardan ve işgallerden korunma hakkını kısacası insana ve topluma ilişkin her türlü hakkı soyut bir biçimde algılanmaktan kurtarmak iddiasında olan ve gerçekleşebilmeleri için somut toplumsal düzeylerde çaba göstermemiz gereken ilkeler olarak karşımıza çıkaran bir metin. Hukukun nesnesi olan bizleri özne olmaya çağıran bir metin. İki bakımdan. Bir haklarının sürekli ihlaline tepki vermeyi bilen özne-insanlar olmaya çağırıyor. İki adalet arayışını sürekli kılmayı öneriyor. Bunları gerçekleştirebilmek için de öncelikle evlerimizdeki lambanın ışığını güneşten ayırt etmeyi bilmek gerekiyor.