Postmodern feminizmin en önemli temsilcilerinden biri olan Luce Irigaray bu kitapla Batı kültüründeki başlangıcın peşine düşüyor. Rotasını doğrudan Yunan felsefesinin ve trajedisinin temel karakterlerine yöneltiyor. Parmenides'i sorgularken Odysseus ve Antigone'yi de meseleye dahil ediyor. Filozof psikanalist ve kültür teorisyeni kimliklerinin katkısıyla Irigaray Batı geleneğinde insanlığın aslında sürgün edildiğini gösteriyor: Dişi kaynaklardan beslenmesine rağmen erkeğin kaynaklarını görmezden gelerek nasıl bir ustalık söylemi oluşturduğuna dünyayı kendi keyfine göre nasıl inşa ettiğine ve gerçeği olduğu gibi algılanmaktan nasıl alıkoyduğuna işaret ediyor.
Başlangıçta Kadın Vardı; Batı mantığındaki sınırlara söylemin cinsiyet edinmesine farklı iki öznenin var olmasına ve öteki kültür üzerine derin düşünme olarak sanata yeni bir bakış açısıyla yaklaşan bir eser.