Biz günümüzde edebiyatın esas görevinin 'insan'ı göstermek olduğunu eserlerde her şeyin insan çevresinde dönmesi gerektiğini düşünmeye alışmışız. Fakat Türkmen yazarların bu basit hakikati keşfedinceye kadar birçok menzilden geçmeleri gerekti. Biz "Kitab-ı Dede Korkut"ta şahsın bütün hayatının toplumun menfaatine feda edildiğini görüyoruz. Aşk konulu Türkmen halk hikâyelerinin kahramanları da bahtlarına ulaşmak için birçok zorluklara göğüs germek zorunda kalıyorlar. Bir bakıma bu eserlerde birbirini seven iki kalbin isteği esas yeri tutmuş gibi görünüyor. Onlar yüzünden dökülen kanlar şahısların bu "başkaldırı"sını anlamsız bir şey hâline getiriyor.