"Suçlu psikolojisiyle adeta sütünü döken yavru bir kedi gibi uysallaşan Hulusi Bey kendisi için hayatî önem arz eden bu soruya cevap vermeden önce iyi düşünmesi gerektiğinin farkındaydı. Kötüyüm dese doktora gidince foyası ortaya çıkacaktı; iyiyim dese kesin karakola götürürlerdi. Yatağına iyice gömüldü. Özensiz gözlerle dışarıdan bakılınca ihtiyarlara özgü tatlı bir endişeyle gölgelenmiş gibi görülen yüzü esasında bir ressam duyarlılığıyla aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık temalı harikulade bir portre olarak resmedilebilirdi. Ne yazık ki odada bir ressam bulunmadığı için Hulusi Bey'in çok yakınında hissettiği ölümünden sonra bir portre olarak varlığını sürdürebilmesi de pek mümkün görünmüyordu. Bu tarz durumlarda genellikle gözlerine perde inen akranlarının aksine gayet sağlıklı bir biçimde polisleri görebilmesi de bir başka talihsizliğiydi."