Mersin; kendine has dokusu ölçeği deniz ile olan ilişkisi tarihi kökleri ve kentlilerinin kendine özel çeşitliliği ile Akdeniz'in mavi sularının Toros dağları eteğindeki bir armağanıdır.
Sunay Akın'ın Maki şiirinde belirttiği gibi "Bir an önce görülsün diye Akdeniz Toroslar'da ağaçlar hep çocuk kalır". Mersin demek Akdeniz ve mavi sular demektir. Mersin'li şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan'ın ifadesiyle"Günlerim ne iyi geçti Mersin'de Alabildiğine deniz sonra sen Bir daha dünyaya gelirsem eğer İsterim ömrümün her senesinde Günlerim hep böyle geçsin Mersin'de" derken beni doğduğum şehrin Akdeniz'in kenarındaki billurlaşmış öyküsünü kaleme almaya davet ediyor gibiydi.
Her zaman dost meclislerinde ifade ettiğim bir söz vardır; Kalbimin yarısı Dünya'nın hayran olduğu yaşadığım şehir İstanbul diğer yarısı ise doğduğum şehir Mersin'dir. Şehrine ve kültürüne sahip çıkmak bizlerin en büyük görevidir.
Bir şehrin büyüklüğü insanların hayallerine hitap etmede gösterdiği marifetle ölçülür. Tarihin cenderesinden geçmiş asırların havasını koklamış her şehir istisnasız kendine has bir ?ruh? taşır. Şehirlerin ruhunun olduğuna inanan biriyim Mersin şehrinin ruhu kıyısında bulunduğu Akdeniz'dir. Şehrin tılsımlı halleri ehil olmayan insanların dilinde düşünce değerini yitirir işportaya dökülen kıymetli eserler gibi erozyona uğrar ve ruhu lime lime olur. Şehrinizi sever ve şehrinize saygı gösterirseniz siz o ruhun iskelesine yaklaşmış olursunuz. Kıyıdaki iskeleden şehre bakarsınız ve şehir sizin için hafızasında biriktirdiği tarihi hikâyesini size fısıldar. Mersin'in Akdeniz'e uzanan tarihi iskeleleri bize geçmiş hatıralarını işte böyle anlattı.