"Her kadın anne doğar deseler de korkuyorsun. Söylendiğinin aksi olmasından. Anne doğmamış olmaktan çıbanbaşlarından. Hitler'in o deneyini duyduğundan beri daha da korkuyorsun. Giderek ısınan sacın üstünde kucağında bebeğiyle çırılçıplak bırakılan kadın olmaktan... Korktuğun başına geldi işte. Bebeğinin üstüne oturdun ve yanmaktan kurtuldun."
Gözlerini Kaçırma bir aileden üç kuşak kadının hikâyesini aktarırken kutsal halesiyle annelik mitini sorguluyor. Önyargıları altüst eden roman binlerce yıldır ataerkil kültür tarafından parlatılan bu haledeki çatlaklara işaret ediyor. Kadın kahramanların roman evreninde alabildiğine açılan dünyası okuru; aidiyet yalnızlık suçluluk duygusu ve vicdan üzerine evrensel sorularla buluşturuyor.