Türkiye 2000 yılından bu yana F Tipi Hapishanelerin inşasıyla beraber hapishaneler konusunda oldukça ciddi bir yeniden inşa sürecinin içerisindedir. Açılan kapatılan ve yeniden düzenlenen hapishaneler ile birlikte mimari olarak yapısal bir dönüşüm gerçekleştirilmekte koğuş esasına göre inşa edilmiş hapishaneler tasfiye edilirken "oda sistemi" hakim mimari tarz haline gelmektedir. Aynı süreçte bu yeniden inşa sürecini anlamlandırmaya yardımcı olacak iki önemli gelişme daha yaşanmaktadır. Bunlardan ilki artan kriminalizasyon süreci ikincisi ise mahpus sayısında görülen artıştır. Böylesi bir süreçte geçmişten bugüne bütünlüklü bir bakışı ortaya koymak ve hapishanelerin patolojik yapısına vurgu yaparak Türkiye hapishanelerini tartışmaya açmak benim gibi uzun süre zorunlu katılımcı gözlem yapmış birisi için kaçınılmaması gereken bir zorunluluk ve sorumluluktu.
Elinizde tuttuğunuz kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde hapishaneler konusunda kullanılan kavramlar ele alınıyor ve Türkiye hapishanelerinin ve mahpuslarının genel tablosu çıkarılmaya çalışılıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise mimari yasalar söylem ve pratikteki değişim ve dönüşümler dikkate alınarak Osmanlı'dan günümüze hapishaneler tarihinin üç döneme ayrılabileceği savunuluyor. Üçüncü bölümde ise kitaba adını da veren "pataloji"ye dikkat çekiliyor ve hapishanelerin patolojik kurumlar olduğu iddiası öne sürülerek "iyileştirme" yaklaşımının eleştirisinin gerçekleştiriliyor.
Hapishanelerin patolojik yapısının tartışılmasına ve özellikle de Türkiye hapishanelerinin eleştirisine ufak da olsa bir katkı dahi sunabilirse bu kitap başarılı olmuş demektir.