Şöyle düşünmüştüm; acaba dünya tarihinde yaşanmış ve insanlığın belleğine kazınmış önemli olayları ve mitleri okuyucuyu sıkmadan bir kitaba nasıl sığdırabilirim?
Hem roman olacak hem de tarihi ve mitolojik olacaktı. Gerçek tarihin içine ürkütmeden usulca sızarken; egemenlerin yazdığı tarihine değil de yazılmayan tarih ve mitoloji cephesinden bakacaktım. Gelenek görenek ve yaşam tarzlarını ön plana çıkaracak roman kahramanın etrafında birleştirecektim. Sonra bu düşünce girdabında kaybolmak üzere iken; yedinin kutsallığı yetişti imdadıma. Hayatımızı etkileyen ve hep etkileyecek olan yedi sayısı ve zaman...
Oluşumun hızına zaman diyerek; zamanı zamansızlıkla terbiye edecektim.