Tarihe yedi tepeli şehir olarak geçen İstanbul varoluşu birkaç bin yıla uzanan bir dünya kenti. Tarih kültür sanat açısından taşı toprağı altın olan bu eşsiz kentin kültür mirası ayrıntılarında gizli. İstanbul'un kahvehaneleri de bu ayrıntılardan sadece biri.
İstanbul'un ilk kahvehaneleri 1550'lerde Halepli Hakem ve Şamlı şems tarafından Tahtakale'de semtinde açıldı. Kahvehane geleneği buradan yola çıkarak bütün dünyaya yayıldı. Genellikle üst düzey bürokratlardan oluşan müşteriler yirmi yada otuz kişilik gruplar halinde kahvehanelere toplanır; kitaplar şiirler okur üzerine tartışırlardı. Bir yandan tavla satranç gibi oyunlar oynanırken bir yandan bol köpüklü kahveler içilirdi.
Turistik Kahvehaneler dışında İstanbul'un tarihi semtlerinde bulunan mahalle kahvehaneleri kendi kültürünü zorlanarak da olsa dünden bugüne taşımaya devam ediyor. Uzun yıllar birbirini tanıyan çocukları birlikte büyüyen birlikte yaşlanan dayanışma içinde olan insanların paylaştığı bu mekânlarda sosyal statülerin etnik kimliklerin kapı önüne bırakıldığına lezzetli kahveler demli çaylar eşliğinde yapılan güzel sohbetlere havada uçuşan şakalara yüksek sesle gazete müzakerelerine çeşitli marifetlere ya da geçmişin hüznüne tanık olabilirsiniz.
Kitapta yarım asır yada yarım asırdan daha fazla ayakta kalmış kültürünü anılarını bugüne getirebilmiş İstanbul Kahvehaneleri'nden sadece bir kısmı yer alıyor.
Bu kahvehanelerin hikâyelerini kimi zaman işletmecisinden kimi zaman müdavimlerinden kimi zaman sahibinden aktarmak mekânları fotoğraflamak ve sizlerle paylaşmak istedim.
Savaş Ay