Evvela "Ayn" dedik ve zorlu bir imtihana başladık.
Derken "Şın" dört elif miktarı bir nefesle yaşadık.
Nihayet geldi vuslat "Kaf" dağının doruğuna ulaştık...
"Ayn Şın Kaf" işte bu üç harfin hülasası kadar
Ondan uzakta kaldık. Şimdi "A.Ş.K" dedik. bitti sürgünümüz. Elhamdülillah biz kazandık.
Hz. Adem'in cennetten kovulduğu gibi bizde sürgün edildik yarin gönlünden.
Gözlerindeki manaya idi hicretim. Ey diri halime biçilmiş kefenim! Seni sevdim diyedir "lahavle" lere ezberim.
Ey Aşk durağım! Ey adından başka hiç bir söze dilimin dönmediği tek hecem.
Yüreğimin en derin en bilinmeyen yerindesin.
Ne uzanabiliyor sana ellerim ne de vazgeçebiliyor senden.
Sana aç sana susuz sana meftun biçare yüreğim.
Hal-i hazinim.
Susuz çöllerde suya hasret bir bedevi misali baktığı her yerde seni görür zannıyla adımlarken sahrayı yorgun bedenim bir serebın içinde bulur kendini yanık yüreğim. Bilmem ki bir gün o güzel gözlerine nazar etmekle nasiplenir mi kalbim.
Ey benim cennet gözlüm sen benim dua etmeme sebep olansın.
En tılsımlı en riyasız en içten duamsın.
Beni ben yapan aşksın.
Kalbim en büyük sığınağın olsun yar.
Sen Besmele ile başlayan sevgime yakışanımsın nakkaşımsın mahşere kadar tutacağım sevda orucumsun.
Sen benim içten içe kanayan en derin yaramsın.
Ne kadar özlendiğini bilsen yokluğundan utanırsın...!