Uzayıp giden hayat yolunda karşılaşmadığı sıkıntı görmediği ölüm kalmamıştı. Geçmişe dalıp giden gözlerinin arkasında o yıllar yatıyordu. Neşeyle ümitle yaşama sarıldıkları zor yıllar...
Binaların yapımına kullanılacak kireçleri kendileri yapıyorlardı. Nasıl mı? Ana binadan epeyce yukarıya bir kireç ocağı yapılmıştı. Kireç yapılacak taşları da oraya taşımak onların işiydi. Perge Harabeleri'nin yıkıntılarından etrafa dağılan taşları yüzlerce öğrenci tek sıra olup elden ele ocağa ulaştırıyorlardı. Ocağın yakıtı da seçilmiş başka bir grup tarafından çevredeki makiliklerden sağlanıyordu. Tahralarla baltalarla kesiliyor yine onlar tarafından sürüklenerek ocağa taşınıyordu. Taşlar kirece dönüşünce söndürülüp badana işlerinde kullanılıyordu. Yılmıyordu. Bu malzemelerin inşaat yerine taşınması da yine o "Atom Karıncalara" düşüyordu. Kızlar erkekler tek sıra halinde onları da elden ele inşaat mahalline ulaştırıyorlardı. Bu Atom Karıncalar kim miydi? Bunlar Köy Enstitülerinin öğrencileriydi. Münevver 10 yaşında girdiği bu okuldan çok şeyler öğrenerek çıkmıştı. Zor yıllardan geçmiş İkinci Dünya Savaşı'nın yokluklarıyla karşılaşmıştı. Yılmamış yıkılmamıştı. Yaşı 81 olmasına rağmen hayat koşusunda hız kesmemiş sizlere ulaşmayı hedeflemişti. Ömür denilen süre o kadar kısa değildi!