Hemen belirtelim: Yarabıçak hayli cüretkâr bir metin. "Yol'dan çıkmaya" çağıran bir tür "yasak meyve" daveti de denebilir...
İnsanoğlunun binlerce yıl önce başlamış olan yerleşikliğe geçme tarihini; sınır duvar kapı ve anahtarla bir kod'la yaşamayı seçme tercihini "göçebe düşünce" üzerinden tartışmayı deniyor. Özgürlük eşitlik ve kardeşlikle anılan sol da bu tartışmadan üzerine düşen payı alıyor.
Soruyor: İnsanoğlunun en büyük hatası yerleşikliğe geçmek olmasın!
Banka soymuş bir Erkek Devrimci ile hırsızlık yapan bir Kadın Çingene'nin Boğaz'da tesadüfen rastlaşmasıyla başlayan tartışma başka kıvılcımları da tetikliyor.
Soruyor: Bedenimiz neden parçalanıyor kasıklarımızın coşkusu neden azalıyor?
Hayata dair bu tip temel soruların kökenine hemen hiç denenmemiş bir üslupla hikâye şiir şarkı sinema ve felsefenin içinden geçerek iniyor; cevapları değil yeni soruları çağırıyor... Aynı ateşin başında geceleyen güngörmüş iki yolcunun dertleşmesi gibi telaşsız ama "ihlalin yaratıcı karakteri ve tahakkümü çözücü özellikleri" gibi kıvılcımlar eşliğinde...
Kabul etmek lazım: Şehrimize yeni bir denemeci geldi...
"Yarabıçak insan düşüncesini ve eylemini kuşatan sınırlar üzerine düşünen ve bu sınırların kendisi üzerinde eylemde bulunmayı öneren disiplinlerarası bir deneme. 'Kendim' dediğimiz şeye sahip çıkabilmek için düşünceye söze bedene eyleme zamana ve mekâna konan sınırların aslında tam da o kendiliği kuruyor olmasına işaret ederken herkesi kendi kendinin celladı yaptığını anlatıyor. Yarabıçak özgürlüğün bir durum değil bir pratik olduğunu ve bu pratiğin hedef aldığı sınırların nesnesi olmak ile öznesi olmak arasındaki sinsi geçişliliği görmek ve hatırlamak için dikkatle okunması gereken çok katmanlı bir metin."
Ferda keskin