Şunu bilmelisin ki güz mevsiminin şehrivar rengiyim ben. Bereketin peşinde koşan toprağın sıcak kokusuyum. Bir dönemin
bitişine bir dönemin doğuşuna kucak açan bir tarihim. Kaldırım taşlarına deli gibi vuran çocukların sicim gibi akan gözyaşlarına
karışan yağmurun dokunuşuyum. Kimse bilmez adımı kimse tanımaz sırlarımı. Kırk küpün kırkına da sığmayan sırlarla haşır neşir
olan bir günahkarım. Gözlerindeki buz tarlalarını gözlerimdeki günahın ateşiyle bile eritemeyen zavallı bir yaralıyım. Sırlarım
yalanlarımda oyalanır yalanlarım yağmurlarıma aldanır. Bir kavga bir kıyamet kopar odalarımda bir yangın bir aldatmaca koşar
rüyalarımda.
Rüyamda bir bahçe. Bahçede coşan bir güneş. Güneşin şelalesinde gürül gürül akan sen ve ben. Dokunuruz nefeslerimize.
Isınırız sessizliğimizde. Bakışların sorgulayıcı ve isyankârdır. Bakışlarım suskun ve itaatkârdır. Bilemem seni nasıl
kucaklayacağımı bilemezsin beni nasıl arayacağını. Ellerindeki kelepçeler ellerimdeki kelepçelere dolanır. Gözlerindeki cam kırıkları gözlerimdeki cam kırıklarını tanır. Açılır hapishanelerimiz tutuklanır günahlarımız. Vurulmasın diye azap kuşlarımız bereketlensin diye başak tarlalarımız zemheri ağıtlarımıza dili zifir karanlığımıza uzaktan bakarız