Kapılarını yüzyıllarca dünyaya kapalı tutan Japonya'nın ticari ilişkiler yoluyla dışa açılması toplumun genelini kültürünü ve dilini de etkiledi. Eşzamanlı yaşanan dil devrimi ve çeviri faaliyeti sayesinde Batı edebiyatıyla tanışan Japon yazarlar farklı akımların etkilerini eserlerinde yansıttılar.
Bu geçiş döneminde dünyaya gelen Shiga Naoya'nın öyküleri de yaşanan değişimin birer aynasıdır. Sade fakat eşsiz şiirsel anlatımı ve üstün gerçekçiliğiyle kısa zamanda ün kazanan Shiga edebiyat çevrelerince "Japon dilinin ilahı" ve "Japon öykü sanatının piri" ilan edilmiştir.
Öyküyü yürekte biriken korku üzüntü kızgınlık pişmanlık gibi yoğun duygulardan çıkış olarak gören Shiga için yazmak ruhsal arınma anlamına gelir. Parlak yeteneğine karşın Shiga'nın amacı öyküyü bir araç olarak kullanarak ruhsal olgunluğu tamamlamak evrensel aydınlanmaya ulaşabilmekti. Belki de bu ayrıksılığı nedeniyle "Japon edebiyatının anavatanı" olarak anılır.
Şimdiye kadar Türkçeye çevrilmemiş fakat Japonya'da son derece saygın bir isim olan Shiga Naoya'yı tanıtmak için öykülerinden bir derleme yapan Oğuz Baykara hem yazarın yaşamı hem de onu inşa eden kültürel geçmiş ve modern Japon edebiyatının doğuşu hakkında doyurucu bir çalışmaya imza atıyor.