"Okulu yeni bitirmiştim bana çok uzak olan hayallerimi gerçekleştirmek için girdiğim sınavları başarıyla geçmiştim. Kısa sayılır bir zamanda Ağır Ceza Hâkimi olarak yeni göreve atanmıştım.
Göreve geldiğim zaman cezasız kalan birçok sorunlu davanın muhatabı oldum. Süratle çözmeye çalışıyordum karar verirken önce adaleti dürüstçe ve yerinde uygulamak sonrada insanların haklarını çiğnememe gayretinde idim." Sustu. Bakışları kinle doluydu suratı alevlendi. O anı tekrar yaşıyormuş gibi elleri titriyordu. Başı yan tarafına düşmüştü gözlerinin içi buğulanmıştı.
"Yine böyle bir davada çocuklarını suça teşvik eden bir babayla karşılaşmıştım. Çocuklar tam bir delikanlı üstelik masum ve
çaresizdiler. Baba hiç acımadan onları demir parmaklıkların arkasına iten cani bir babaydı. İşlettiği suçların arkasında hiçbir iz
bırakmıyordu. Kararlıydım ve bu çocukları ne olursa olsun esaretten kurtarmalıyım diye düşünmüştüm. Hiç acımadan harcadıkları bu insanları baş belasından adaletin gücü ve Yüce Allah'ın izni ile kurtarmaya çalışıyordum...
İdealist ve "insan" olma savaşı veren bir Ağır Ceza Hakimi'nin yoksulluğun en derin kuytusundan çıkıp ideallerine
kavuşmasını anlatan Ölüm Oyunu okurken kalp atışlarınızı olağan üstü hızlandıracak; size kazanılanlarla kaybedilenlerin
muhasebesini yaptıracaktır.