Yeraltı kültürünün en yoğun haliyle yaşandığı ve en acımasız yöntemlerinin kullanıldığı bir yerden bahsediliyor burada Tanrıkent'ten. Paulo Lins'in otobiyografik öğeler de barındıran büyüleyici ve mistik anlatımıyla buna çok yakından tanık oluyoruz. Uyuşturucu ticaretinin ve kullanımının çok küçük yaşlarda başladığı hırsızlık gasp ve adam öldürmenin günlük ve sıradan işler olarak karşılandığı neredeyse bütün çocukların büyüyünce gangster olmak istediği bir yer burası. Romanda devletin ve dolayısıyla yöneticilerin yoksul halkı kentten nasıl uzaklaştırdığı ve bataklığa ittiği bu yetmezmiş gibi onları bir tür toplama kampı havasında yaşamak zorunda bıraktığı bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor hatta sık sık tokat gibi patlıyor okurun yüzünde. Bireyin devlete ve sisteme yöneltemediği öfkesini kendi yaşadığı küçük topluluğa nasıl yansıttığını büyük dramların gölgesinde aşkın sevginin ve tutkunun kol gezdiği Tanrıkent'in dar sokaklarında dolaşarak anlayabiliyorsunuz. Yayınlandığı onlarca ülkede sayısız ödül almış filmiyle gişe rekorları kırmış Tanrıkent kenar mahalle kültürünün toplumdaki etkileri bireyin bu çöküş toplumunda yaşamak zorunda bırakıldıkları ve şiddetin olağanlaşmasıyla yüzleşmek adına bir başucu kitabı bir Latin Amerika klasiği. Kanın tere gözyaşının kire karıştığı yarına dair umudu olmayan kenar mahalle insanlarının oldukça küçük yaşam alanlarında hayatta kalma mücadelesinin destansı öyküsü...