Sen aslında olduğunu sandığın kişi değilsin. Ne yaşadığın çocukluk ne hatıraların biriktirdiğin pullar ne de okuduğun okul... Hiçbiri gerçekte yoktu. Ne işin ne araban ne de arkadaşların gerçekten var.
Eğer sen geri plandaki yapıyı fark etmezsen o zaman hayatın normal akışında devam eder. Eğlenceyle bağımlılıkla geçirdiğin hiçbir şeyin farkında olmadan kendin olarak yaşadığını sandığın beynine bir program olarak indirilmiş hayatına devam edersin.
Eğer geri planı fark edersen işte o zaman her şey değişir.
Diğer insanlar gibi hiçbir şeyin farkında olmadan kendini görevine adamış olan başkomiser peşine düştüğü cinayetleri açığa çıkarmak isterken büyük engellerle karşılaşır. Onun tek amacı gerçekleri ortaya çıkarmak ve kanunları uygulamaktır. Önüne sürekli çıkarılan engelleri aşmak için mücadele ederken emniyet teşkilatı tarafından gözden çıkarılır. Başkomiser çok yakınındaki kişilerin de katılımıyla bir tuzağa çekilir. Tam infaz edilecekken bir grup direnişçi tarafından kurtarılarak kendine gerçeklerin dünyasında ikinci bir hayat hakkı bulur. Fakat bir şartla...
Ya tekrar ölüme gönderilecektir ya da geri plandaki o yapıyla mücadele edecektir.
O zaman kendi karanlık geçmişiyle beraber gerçeklerin farkına vardığında hiçbir şeyin göründüğü gibi veya bildiğimiz gibi olmadığını anlar. Bizim olduğunu kabul ettiğimiz üstünde yaşadığımız dünya gerçekte makinelerin dünyasıdır ve geri planda çok farklı bir yapı vardır. Gördüğümüzün bize gösterilenin geri planındaki yapı insan uygarlığından çok daha yüksek bir uygarlık olan makinelerin dünyasıdır. O karmaşık yapı dev piramit şehirlerin yıldırımlardan beslenen bulutları delip geçen güç kulelerinin yarı makine askerlerin dünyasıdır. İnsanlar aslında çok katı bir kast sisteminin yürürlükte olduğu bilgisayarların dünyasında makine uygarlığını yükseltmek için beyinleri programlanmış kölelerden başka bir şey değildir. Başkomiser direnişçilerle birlikte makinelere karşı büyük bir mücadeleye girişir.