Hüznün gizinde doğan gönüllerde saklı göçebe mektuplar vardır; saklı diyarların dizleri dibinde duran vuslat kokulu gönül mektupları.
Gizli mektuplar vuslat kokar vuslat ise mühürlü gözlerin sisinde ilham esintisidir. Gönül hazinesinin kilidi ise sevgilinin nazarlarında gizlenir. Açıldı mı kapılar tükenmez kalemleri tüketen yağmurlu sözler sarar etrafı. Aşkın ifadesi ve saflığın aynası sözler öyle güçlüdür ki aslında yitikliğin talihsiz mahkûmlarını bile beraat ettirir aklı savunmasız bırakır. O vakit yeşerir ya siyahlar içinde taze bir umut.
Buğulu hüzünler acıyla kıvranan yangın ülkesi gönlün fermanları sılaya yağan yağmurlara bir gün ulaşacaktı elbet. Çünkü yağmur yüklü gözler sevgiliye kavuşmaya çöller kadar açtı muhtaçtı. Gözyaşı ise yağmur gibi dökülürdü yanardı yakardı gönül mektuplarını.
Kalpte gizlenen yazılmamış mektuplar kim bilir içinde hangi efsunlu duygular taşırdı.
Yokluğun rehin almış benliğimi hapsetti yüreğimi vakitsiz azaplara.
Bakışlarım sönük yenik ve isyan okuyan karanlıklara itiyor bu hâlim.
Hüzün kokan gözyaşlarım akarken aşkın en derinine dalar yine gözlerim.