Bedenimin göçebe şehrinde efendilik yapıyor ellerin.Dudaklarımın kıyı kentlerinde duruyor ibadete kutsuyor ayinlerle.
En kızılını içiriyor şarapların kızılca dokunuyor ellerin göçebe şehrime.
Şiir nefes almanın diğer adıydı. En derin okyanusların en kuvvetli boranlarından sağ çıkabilme savaşıydı. Bir vadide yankılanan sesimizin kalbimizin ritmiyle buluşmasıydı. Şiir suya yazılan hayalleri okumaya çalışmaktı. Biletsiz bir yolcu gibi yol ortasında durup saatlerce beklemekti. Kör kuyulara dilekler için atılan paralar gibi senelerce bekleyip yıllanmaktı. Zaman geçtikçe şarap gibi güzelleşip değer kazanmaktı. Kelimeleri anka kuşunun kanadından yakalama telaşıydı. Bir girdabın içinde çekilirken derinlere en tepeye çıkmak için kulaç atmaktı. Hayaller ülkesinde düşleri kalem kâğıtla buluşturmaktı. Öyleyse şiir bir sevda düşlemesinin başkahramanıydı. Bana düşense şiiri doyasıya yaşamaktı. Yaşadıkça yazıyorum yazdıkça nefes alıyorum.