İbrahim Kalın'ın Molla Sadrâ ve bilgi meselesine yönelik enfes tahlili bu son derece önemli düşünür ve mesele bakımından gerçekten çığır açıcı nitelikte. Kalın İşrâkî düşünceyle alakalı açıklamaların anlaşılmasını güçleştiren teknik jargondan mümkün olduğunca kaçınarak Molla Sadrâ'nın meşgul olduğu bağlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyuyor. İbrahim Kalın Molla Sadrâ'yı epistemoloji konusunda ciddi bir şarih ve epistemolojiyi ise İslâm felsefesinde daimi bir araştırma konusu olarak sunuyor ve bir bütün olarak İslâm felsefesi alanında Molla Sadrâ'nın rolüne ilişkin tam bir fikir elde edebilmemizi mümkün kılıyor. Kitap bu önemli düşünüre ilişkin anlayışımızı daha yüksek bir düzeye çıkarıyor. Bu çalışmanın kısa sürede temel bir referans eser olacağında kuşku yok.
Oliver Leeman
Varlık ve İdrak genelde İslâm bilimleri özelde ise İslâm felsefesi alanlarında takdire şayan yeni bir soluğun ortaya çıkışını müjdelemekte. İslâm felsefesi alanında hem Batı hem de Doğu'daki okullarda eğitim alan İbrahim Kalın geç dönem İslâm düşüncesine ilişkin bilgilerimize önemli bir katkı sağlama yetkinliğine sahip. Ayrıca bu eser Sadrâ üzerine yazılan eserlere de önemli bir ilave niteliğinde. Kalın'ın kitabı Molla Sadrâ düşüncesinin mükemmel bir analizini sunmanın yanında Sadrâ'nın varlık ve modaliteleri bağlamında bilgi kavramını nasıl ele aldığını da ortaya koyuyor. Dahası Sadrâ'nın diskursif felsefe ve İşrâkî bilgiyi ustalıkla birleştirmesinin geleneksel İslâm felsefesinin başlıca akımlarına dair önemli bir sentezi nasıl temsil ettiğini de gözler önüne seriyor.
Seyyid Hüseyin Nasr
Mollâ Sadrâ "vahyedilmiş bilgi (Kur'an) felsefî ispat ve tahakkuk etmiş ya da mistik bilgiyi birleştirme" çabası bakımından İslâm entelektüel geleneğinin yedi asrını özetlemektedir. İbrahim Kalın bu çığır açıcı eserinde Molla Sadrâ'nın arayışının "varlık ve nedensellikten kendini ve Tanrı'yı bilmeye kadar klasik ve ortaçağ felsefesinin tüm seyrini kapsadığını" ortaya koymak için zengin Yunan şerh geleneğini ayrıntılı bir biçimde ele almaktadır. Molla Sadrâ her biri bizi farklı varlık tarzlarıyla birleştiren çeşitli biliş biçimlerinde sergilenen yaratılmış varlık derecelerinde yaratıcının baki ancak esrarengiz veçhesinin tefriki yoluyla epistemolojiyi metafiziğe dayandırmaktadır. Kalın'ın bu harikulade eseri Sadrâ'nın varlık merkezli bir metafizik ve epistemolojiyi geç dönem İslâm felsefesinde yeniden inşa etmek için takip ettiği yolun izini sürmektedir.
David Burell