Erguvan mitolojide "ihanet"in sembolüdür aslında... Ne var ki Şeref Yılmaz bilinçlice ona iyi anlamlar yükleyip hasreti de bu iyiliğin kafiyesi yapmış adeta. Erguvan kelimesine iyi anlamlar yüklerken bizzat "iyi" anlamını da yüklüyor yazar; belki de "iyi" anlamını merkeze alarak "hasret" kelimesiyle bu iyiliği zirveye taşımak istiyor. "Ey ruhlarımızın büyük ustası! Gönlümüzü okşayan kalbimizi ayarlayan erguvan renkli letafetinle gel... Sevgiyi aşkı arayan şu insanlığa yeniden elini uzat... Sesini soluğunu ruhumuzun dehlizlerine üfle..." derken bunu işaret etmiş oluyor. Bu hasreti dualaştıran şu ifadeler de şiire oldukça yakın duruyor: "Kökü tarlalarımızda saklı olan bereketli buğday başaklarının gıybetini yapmaktan bir de yabana tohum atmaktan bizleri uzak tut! Ruhlarımızın sevgilisini gönüllerimizin sultanını erguvanlarımızın ve erguvan renkli günlerimizin başından eksik etme!" "Erguvan Hasreti" hasretin ne olduğunu okura derinden hissettiren bir kitap... Hayatımızda küçük diye gözden kaçırdığımız veya küçümsediğimiz ayrıntıları okuyunca "küçük diye bir şey yoktur" hükmünü verdirecek bir kitap... Üzümün kaç çeşidi olduğunu isimlerini rengini kokusunu özelliklerini okuyunca hayrete düşeceksiniz. "Ölüm sevgi aşk edep..." gibi evrensel temaların yer aldığı yazıları okurken hayatı sorgulayacak; "unutkanlık pilav trafik köpekler..." hakkında kaleme alınan yazılarda da hem düşünecek hem de tebessüm edeceksiniz.