Yakın zamanlarda ülkemizde Hegel'e olan ilgide bir artış olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bunda özellikle Hegel'in önemli yapıtlarının dilimize kazandırılmasının büyük bir payı olduğunu söyleyebiliriz. Yazar da kendince bu ilgiyi canlı tutmak açısından bir katkıda bulunduğunu düşünmektedir. Yazılarda konuyla ilgili okurların da dikkat edeceği gibi başka filozoflarda karşılaşılan pek çok düşüncenin kökeninin Hegel'de olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Bununla amaçlanan kesinlikle o filozofların düşüncelerini önemsizleştirmek değildir. Hegel gibi felsefe tarihinin bütün sorunlarına çözüm bulduğunu ileri süren bir filozof pek çok kişinin saygısını kazanmakla birlikte yine pek çok kişi tarafından nefret edilen birisi de olmuştur. Yazar ondan kaçmanın şimdilik onu aşmanın olanaksız olduğunun anlaşılması gerektiğini düşünmektedir. O'nu Kant'a bağlayanlara inat Kant'tan kurtarmanın büyük bir sorumluluk ve görev olduğunu görmüştür. Hegel'i modern dünyanın Aristoteles'i olarak görenler oldu. Onların bu düşüncelerinde haklı olup olmadıklarından ayrı olarak Aristoteles'le karşılaştırıldığında Aristoteles'in daha şanslı olduğunu; çünkü Dante'nin de Kabul ettiği gibi Aristoteles'in büyük bir yorumcusunun İbn-i Rüşd'ünün Averroes'inin olduğunu; buna karşın Hegelin henüz bir İbn-i Rüşd'ünün olmadığını belirtmekten çekinmeyen yazar O'nun İbn-i Rüşd'ünü aradığı düşüncesindedir.