Aşka düşmüş bir insanın gözüne dünya çok başka renklerde görünebilir. Peki ya sadece 'âşık olan bir adamın gözünden İstanbul ne kadar renkli olabilir? Bir insan algısının sınırlarını zorlar ve gördüğü gibi değil de istediği gibi algılamaya karar verirse ne olur? Ve en önemli soruya dikkat edin bir yalan ne kadar kontrolden çıkarsa amacını yitirir?
Anıl Nişancalı ilk romanı Evren Bozması'nda ergenliğini yeni atlatmış bir roman kahramanının maceralarıyla bu soruların yanıtını veriyor.
Evren Bozması kendisini yazar olarak lanse eden yalancı bir âşığın Rock müziğini bilimkurguyu ve çizgi romanları her santimine alet ettiği hikâyesiyle tam bir kontrolden çıkış belgesidir.
İçimde bir korku var. Korku da değil. Daha çok endişe. İdeolojiden korksak kitap okumazdık. Yol boyu polisin orantısız şiddetinden dolayı gözünü kaybeden insanların haberlerini okuyarak hedefe doğru ilerliyorum. Sonunda Harbiye'ye vardığımda gördüğüm manzara dünyanın en güzel vahşeti gibi. Şu anda paralel evrende beni hiçbir şey şaşırtamaz. Bir yanda vahşetli bir biçimde insanlara kapsül kapsül gaz atan polisler bir yanda da en güzel halleriyle ele geçirdikleri dozerle TOMA'yı kovalayan ÇARŞI grubu. Kalabalık gruplar halinde zikzak yaparak polise şaşırtmacalar vererek Galatasaray Meydanı'na kadar ulaşıyoruz.